19 Aralık 2012 Çarşamba

Dublaj ve Altyazı : ?

Yönetmenlerin doğum tarihleri , o tarihte annelerinin nerede olduğu , hangi tanrıya inandıkları beni ilgilendirmediğinden konumuzun merkezinde yer alan şahsın, bu ve benzeri kimlik arayışlarını çok irdelemeden asıl konu hakkında ayrıntılar vermek isterim. Sanatçıların da karakteristik özelliklerini sıradan insanlar gibi (tabi ki bir sınıflandırma yok) içinde bulundukları çevreden ve o çevrede yaşadıkları olaylardan aldıkları kanaatindeyim.Bunu estetik kaygısıyla veya söyleyecek 2 kelimenizle beraber bir video kayıt cihazının içine koyabilirseniz bu sizi iyi bir yönetmen yapabilir.Jim Jarmusch video kayıt cihazı dolanlardan. Jim Jarmusch bir haymatlos.Bu durum biz sevenlerine onun filmlerinin siyah beyaz gökkuşağını büyük bir keyifle izleme imkanı sunuyor.Kendisi ile ilgili dikkat çeken konuların başında; dil ve kültürel mizah anlayışının farklılıklarına gösterdiği alaka rahatlıkla fark edilmektedir.Filmlerinin neredeyse tamamında ana karakterlerden biri yahut birkaçı olayların yaşandığı topraklar veya o anın resmi diline uzak yada kıyısından tutunmuş haldedir hep.1999 yapımı Ghost Dog : The Way of the Samurai ‘ da zenci samurayımız Forest Whitaker’ın Fransız dondurmacımızla olan dostluğu (Fransız dondurmacımız bir kelime dahi İngilizce konuşamamaktadır) söylenmeyen güzel bir sözdür insanlık hakkında. Jarmusch’ filmlerinden’’Bazen iki insanın birbirini anlaması için aynı dili konuşmasına gerek yoktur.Hatta birilerini anlamayı bir kenara bırakalım sevebiliriz bile. ‘’ dediğini düşünmek mümkün sanırım. Bu örnekleri filmlerini izledikçe çoğaltabilirsiniz.Bunu size bırakmak ve bunun hoşunuza gideceğini düşünmek mutluluk verici.
Bağımsız filmler denince akla gelen o ağır tempo ve salt eleştiri çabası Jarmusch sinemasında yerini eğlenceli ve cızırtılı blues tınısıyla daha serseri bir duruma bırakmıştır.Filmlerinden daha geniş çapta bir kitlenin keyif almasını sağlayan şey tam olarak bu 80’ler serserisinin ruhsal görünüşüdür sanırım.Filmlerinin yapım tarihlerinden bir sonuç çıkarmak gerekirse o da Jarmusch ‘un ‘bir yönetmenin müzik konusunda zevk sahibi olması gerek’ gerçeği açısından şanslı ve başarılı olduğunu görebiliriz.Birlikte çalıştığı arkadaşları arasında başta Tom Waits , Neil Young , Iggy Pop ve John Lurie olmak üzere enfes müzisyenler bulunmaktadır.Bu durum size Jim Jarmusch’un filmlerini isterseniz gözlerinizi kapatarak izleyebilme imkanı tanır. Bu bir filmle ilgili bir çoğumuzun aradığı bir nitelik sanırım.Bu gibi özellikleri sayesinde Hollywood’dan birçok teklif alan fakat ‘bağımsız’ kalabilmek adına filmlerini kendi çekmeye devam edecek olduğuna eminim diyebileceğim bir yönetmen Jarmusch. Siyah beyazın iki renkten fazlası olabileceğini görmek ve ne dediğini anlamadığınız birini de sevebileceğinize şahit olmak için bakınız rica edeceğim.

28 Haziran 2012 Perşembe

PÖRSINIL BADİ BİYULDİNK

Merhaba ne zamandır dikkatimi çeken bir konu üzerine bir şeyler söylemek üzere çiziyorum bu harfleri bilgisayarın ekranına. Yaşarken dikkat etmem gereken bazı hususlar varmış. Ben gözden kaçırmışım onları. Bu yüzden bu kadar başarısızmışım. Mutsuzmuşum. Gözden kaçırdığım şeylermiş beni mutsuz yapan. Kuralları varmış başarılı olmanın. Kuralları bilmezsen bitiksin ona göre.Mesela hayatta başkalarını ikna etmek çok önemliymiş. Bunu 10 dakikada yapmanın kitapları falan varmış . Kimi ne için ikna ettiğin önemli değil arkadaşım. Al kitabı ; 10 lira falan olanları var. Bırak aptal saptal şeylerle uğraşmayı. Kitap anlatacak sana yapman gerekenleri. Derdin birini ikna etmek mi? Al kitabı.Mutsuz birisi misin? 10 lira işte al kitabı. Yada mükemmellik mi istediğin 10 liraya Nirvana’da devremülk. Millet bu devremülklerden almak için ferrari’sini satıyor. 10 lira para mı oğlum? Bir paket sigara eksik iç , 3 lira da üstüne koy , hızlı okuyabiliyorsan 4 gün sonra dünya’nın taşınabilir 8.harikası sensin işte. Hesaplarımdan anlayabileceğiniz üzere matematikle aram çok iyidir.Analitik düşünebiliyorum.İçtiğim sigaranın markasını dolaylı yoldan belli ederek karizmatik bir profil de oluşturdum. Elim yüzüm de kaçırmaz karşımdakini.Okullu da sayılırım.Şimdi tek yapmam gereken karşısına çıkıp ikna edecek birini bulmak ve onu ikna edecek bir konu bulmak.Peki sonuç? Başarısız. Neden? Neden mi? Kitabı unuttum.Halbuki bugün memleketin kitapçıyım diyen mağazalarının raflarının %65 ini bu kitaplar dolduruyor.Gidip alayım bir tane.
-Merhaba kolay gelsin! -Şu 10 liralık kişisel gelişim kitaplarınızdan alabilir miyim? Kitapçı kız beni şöyle alıcı gözüyle bir tartar.Çünkü 4 gün sonra istersem onu benimle sevişmeye ikna edebilirim.Bu onun için sakıncalı bir durum da olabilir. Ama banane. Benim elimde, istersem ikna ederim.Kitabı alıyorum sonuçta.Kitabın kapağı bile yüz hatlarımı hatırı sayılır biçimde keskinleştirmeye yetiyor.Durumu fark eden kız can havliyle oradan uzaklaşıyor ve rafların arasında kayboluyor. Kasadaki diğer elemanın bu kitaplardan okumaya ihtiyacı yok gibi.Onun ikna gücü bu mesleği yapmaya karar verdiğinde , akbili ve ticket ı ile birlikte veriliyor zaten. Kitabın kapağı etkili ama kitabın parasını ödemeden alabilmem konusunda zayıf kalıyor.Neyse uzatmayayım kitabı alıp çıkıyorum ve okumak üzere eve doğru yola koyuluyorum. Başlık şu :’’ Başkalarını ‘çaktırmadan’ ikna etmenin yolları Öncelikle ‘çaktırman’ gerekebilir. Bu kadar katı kurallarla yola çıkman seni yarı yolda bırakabilir.Daha esnek bir şekilde maddelere geçelim bakalım. 1-Zayıf anında vurun! Şimdi bu birinci maddenin bence tartışılabilir yanları çok.Türkiye üzerinden değerlendirme yaparsak.Zayıf her iki cins için de birincil tercih olmayabiliyor. Tamam, genel olarak bulduğuyla yetinen bir toplumuz ama zayıf sevmeme özgürlüğüne de sahibiz.Ama kitap zayıf anında vurun diyorsa kilo almasını beklemeyin.Bir bildiği olmasa bunu söylemez. 2-Dikkatleri ne söylediğinize değil , nasıl söylediğinize çekin! Evet bu bence de önemli.Bu maddenin üzerimdeki etkisini şimdiden hissetmeye başladım.Oturduğum semtin bağlı olduğu elektrik şubesinin önüne gidip ,pantolonumu indirip ; ‘’Lan bu fatura ne’’ diye haykırıp ‘’ yatırmıyorum lan’’ diye bağlasam sonra. Elimdeki faturanın pek dikkat çekeceğini sanmam.Ama uzunca bir süre tekrar ödemek zorunda da kalmam.Hayatımın o anı takip eden 1 yılını elektrik faturası devlet tarafından ödenen bir kurumunda geçirmem olası.Veya ofise gelen patronunun belinden kavrayıp, dudaklarını yüzünde gezdirdikten sonra ‘’kaç senelik personelinim zam istiyorum bebeğim’’ diyerek zam alamasan da kıdem tazminatını son kuruşuna kadar alabilirsin.Dolaylı yoldan söylemek dolaylı faydalar sağlıyor demekki. 3-İnsanları öfkelendirin! İşte bu çok ilgi çekici ve riskli bir yöntem. Tam olarak uygulanış şekli şu ‘’ Otur! Ananı sikerim! ’’şimdi teorik olarak sempatik gelse de pratikte biraz kalın bir deri gerektiriyor. Sonuç olarak iki alternatifi vardır. Bir üçüncüsü olmaz. Ya ikna edersin. Yada ifal edilirsin. Genel olarak düşünüldüğün de bir büyük sorun da özgüven problemleriymiş.Bu konuda çok uzun uzadıya laf söylemeye bence gerek yok. Özetle : ‘’ Herşey seninle başlar ve aynada biter’’ diyerek özetlenebilir bir gerçek bu.Kitap da ‘’ ayna koyun her yere de tipinize alışsın gözleriniz’’ gibi bir şeyler söylüyor.Vallahi bildi. Bu ve bunun türevi olan telkinlerde bulunan bu kitabın tek fonksiyonu tabi ki bu değil.Mesela;’’ nasıl kolay yoldan zengin olurum?’’ sorusuna da alternatif çözümler getirmiş ve bu konuda ‘’mesele paraysa hallederiz’’ kıvamında bankerce nasihatleri de bulunmaktadır.Bunların değerini bilmek gerek.Öküz gibi asgari ücretle çalışıyoruz. Sıkıldım. Anlayacağınız üzere bu kitabı bitirmiş biri olduğumdan , ebenizi sikerim istersem. Sen de kalk lan ordan şu sol tarafa otur. Bana da 4 lira ver sigara alıcam. Öptüm.